NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
الْحَجَّاجِ
الصَّوَّافِ
حَدَّثَنِي
يَحْيَى بْنُ
أَبِي
كَثِيرٍ عَنْ
هِلَالِ بْنِ
أَبِي
مَيْمُونَةَ
عَنْ عَطَاءِ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ
مُعَاوِيَةَ
بْنِ
الْحَكَمِ السُّلَمِيِّ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
وَمِنَّا
رِجَالٌ
يَخُطُّونَ
قَالَ كَانَ
نَبِيٌّ مِنْ
الْأَنْبِيَاءِ
يَخُطُّ
فَمَنْ
وَافَقَ
خَطَّهُ
فَذَاكَ
Muaviye b. el-Hakem
es-Sülemî'den rivayet olunmuştur; dedi ki: Ben (Nebi s.a.v.'e hitaben);
Ey Allah'ın Rasûlü,
bizden bir takım adamlar da (istikbale dair bilgiler keşfetmek için) çizgi
çiziyorlar, dedim. (Nebi (s.a.v.) de:)
"Nebilerden biri
(böyle) çizgi çizerdi. Her kim (çizgisini onun) çizgisine uygun düşürürse, o
kimse (gerçeğe isabet etmiş olur)" buyurdu.
İzah:
Müslim, mesûcid, selâm;
Ebû Dâvûd, salât; Nesaî, sehv; Ahmed b. Hanbel, II, 394, V, 447.
Iyafe: Kuş kovalamak, kuş
uçurmak anlamlarına gelir. Cahiliye döneminde araplar, kuşları ürküterek
uçururlar ve uçan kuşun ismine, sesine ve uçtuğu tarafa göre bir mana çıkararak
yapacakları işlere karar verirlerdi. Meselâ, ürküp uçan kuş tavşancıl ise bunu
sıkıntıya, karga ise gurbete, ibibik ise hidayete; eğer kuş sağ tarafa uçarsa
uğura, sol tarafa uçarsa uğursuzluğa yorarlardı. İslâmiyet bunların hepsinin
bâtıl olduğunu ilan ederek bu inançların hepsini iptal etmiştir.
Tıyâre ise, uğursuz
saymak demektir. Bu kelime ile ıyâfe arasındaki fark şudur: Iyâfe, kuş
aracılığı ile olduğu halde bunda kuşun aracılığı şart değildir. Kuşun dışında
bir hayvan aracılığı ile de olabilir.
Tark: Çakıl taşlan ile
fal açmak anlamına geldiği, gibi,[Mütercim Asım Efendi, Kamus Tercemesi, 111, 10;
İbnü'1-Esîr, en-Nihâye, III, 121.] kum üzerine çizgi çizmek anlamına da
gelir.[en-Nihâye, III, 121.] Zemahşerî, el-Fâik isimli eserinde birinci manayı
tercih ettiğinden tercümemizde biz de birinci manayı esas aldık.
Cibt;kelimesi ise
"put" demektir. Kâhin anlamına da gelir. Allah'dan başka ittihaz
edilen mabud karşılığıdır.[Yazır Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, II, 1368.]
Ömer b. Hattâb (r.a),
"Cibt sihirdir, tağut ise şeytandır" demiştir. Bu açıklama İbn Abbas,
Ebû Aliye, Mücâhid, Atâ, İkrime, Saîd b. Cübeyr, Şa'bî, Hasan, Dahhâk ve
Süddî'den de rivayet edilmiştir.[İbn Kesir, Hadislerle Kur'ân-ı Kerim Tefsiri,
IV, 1732.]
Hat: Çizgi demektir.
İbn Abbas'dan rivayet olunduğuna göre, cahiliye devrinde bu çizgiyi çizen belli
remilciler varmış, ihtiyaç sahipleri bunlara müracaat edince bunların yanında
bulunan erkek bir çocuk sayıları bilinmemesi için çok acele olarak yere bir
takım çizgiler çizer sonra da ikişer ikişer ve yavaş yavaş bu çizgileri
silermiş. Eğer en sona kalan iki çizgi olursa bu kurtuluş alameti, tek çizgi
kalırsa zarar alameti kabul edilirmiş.[Îbnti'l-Esîr, en-Nihâye, II, 47.]
İslâmiyet bütün bu fal
cinslerinin asılsız olduğunu bildirerek bunları haram kılmış ve büyük
günahlardan saymıştır.[Çev; Serdaroğlu A, İslâmda Helâller ve Haramlar, II,
319.]
Her ne kadar Nebilerden
birisi Allah'ın kendisine verdiği ledünnî bir ilimle veya Allah'dan aldığı bir
emirle kumlar üzerine çizdiği bir takım çizgilerden istikbale dair bazı
hadiselerin vukuunu keşfedermiş ise de, daha sonraki insanların çizecekleri
çizgilerin onun çizgilerine uygun düşeceği kesin olarak bilinmediğinden bu iş
diğer insanlara yasaklanmıştır.
Bu bakımdan metinde
geçen, "her kim çizgisini onun çizgisine uygun düşürürse" cümlesini,
"bazı kimselerin çizgisi o Nebiin çizgisine uygun düşebilir"
şeklinde anlamak gerekir. "Onun çizgisine isabet eden kimseye bu hareketi
yapmak caiz olur" şeklinde anlamak doğru değildir.[Davudoğlu A, Sahih-i
Müslim Tercüme ve Şerhi, IX, 679.]
Sahih olan kavle göre
bu ibarenin manası şöyledir: Kimin çizgisi o peygamberin çizgisine muvafık
düşerse o çizgiyi çizmek mubahtır. Lakin muvafık düşüp düşmeyeceğini yüzdeyüz
bilmeye bizim için imkân yoktur. Binaenaleyh remilcilik bize mubah değil
haramdır.
Rasûlullah (s.a.v.)'ın
doğrudan doğruya "Remilcilik haramdır" demeyip, "Her kim
(çizgisini onun) çizgisine muvafık düşürürse o kimse gerçeğe isabet etmiş
olur" buyurması, remille meşgul olan Nebiin bu hükme dahil olduğu
anlaşılmasın diyedir.
Remil ile meşgul olan
bu Nebiin İdris (a.s) veya Daniyel (a.s) olduğu rivayet edilmiştir.[Davudoğlu,
A, a.g.e, III, 392.]